Nasrettin Hoca’dan Paranın Sesi

Nasrettin Hoca, halk arasında ağızdan ağızda dolaşarak günümüze ulaşan, fıkralarla tanınan Sivri Hisar İlçesi’nin Hortu köyünde doğan biri. Eğitimini bir imam olan babasından almış, daha sonra da Konya Akşehir’e giderek yaşamını orada sürdürmüştür.

Nasrettin Hoca kadılık yaparken bir gün, ona ilginç bir dava getirmişler. Karşısına gelen iki adam da sürekli konuşuyor ve her biri kendisinin haklı olduğunu söylüyormuş. Nasrettin Hoca adamların yüzüne bakmış, eliyle sakalını sıvazlamış. Sonra ikisini birden susturmuş. Yeter artık susun! Adamlar şaşkınlıkla Hocanın yüzüne bakmış. Hoca adamların yüzüne bakıp buyurmuş. Yeter, birer birer anlatın.

Adamlardan birisi söze girmiş. “Bu adamdan şikayetçiyim Kadı Efendi. Bana borcunu ödemiyor.” Sen de kimsin diye sormuş Nasrettin Hoca. “Kadı Efendi ben aşçıyım. Çarşıda bir aş evim var.” Eee? “Bu adam benim aş evime geldi. Elindeki ekmeği, tenceredeki yemeği buğusuna tutarak yedi. Kendisinden yemeğin parasını istedim. Vermedi.” Ya demiş Nasrettin Hoca. Sonra öteki adama dönüp, şimdi de sen anlat bakalım demiş.

“Kadı efendi, ben yoksul bir adamım. Cebimdeki parayla ancak bir ekmek alabildim. Ekmeği yiye yiye yürüyordum ki karşıma bu adamın aş evi çıktı. Aş evinin önünden geçerken camdan içeride pişen yemekleri gördüm içeriye girdim. Ekmekten kopardığım lokmaları tencerede kaynayan etlerin buğusuna tutarak yemeğe başladım.

Elimdeki ekmek bitince de dışarı çıkmak istedim. Tam dışarı çıkarken bu adam yakama yapışıp yemeğin parasını istedi. Ona yemekten bir lokma bile almadığımı söyledim. Hem ona verecek param da yoktu ki. Ama o diretti.”

Nasrettin Hoca aşçıya dönüp sormuş. “Neden bu adamdan para istiyorsun?” Ama Hoca Efendi, bu adam ekmeğini benim yemeğimin buğusuna tutarak yedi. O yüzden bana borçlu, ben haklıyım, paramı isterim.”

Ya demiş Nasrettin Hoca. Sonra iki elini sakalına götürüp düşünmeye başlamış.

O derin düşünceler içindeyken herkes sessizce onu izlemiş. Nasrettin Hoca bir süre düşündükten sonra aşçıya dönüp, ”Yaklaş bakalım.” demiş. Aşçı umutla hocanın yanına yaklaşmış. ”Nasrettin Hoca, adama; Şimdi beni dikkatle dinle demiş. Sonra da cebinden çıkardığı bir para kesesini sallamaya başlamış. Kesedeki akçelerin şıkırtısını duyan adamın gözleri parlamış.

Hoca bir süre paraları şıkırdattıktan sonra, ”Aldın işte paranı.” demiş. Ahçı önce şaşırmış, sonra da kızmış. Hoca’ya öfkeyle, ”Bu nasıl bir karar canım? Kadı efendi, olur mu böyle şey? Nasrettin Hoca gülümseyerek yanıtlamış adama.

“Tam da hakka ve adalete uygun bir karar. Sen bu adama yemeğin buğusunu satmadın mı? Evet. Eee öyleyse yemeğin buğusunu satan paranın sesi kadar alır.” Nasrettin Hoca o gün öğleye dek böyle birkaç tane davaya bakmış. Ve hepsini de aklı selim bir şekilde sonlandırmış.

Bugünlük Nasrettin Hoca masalımız bu kadar.

Zeynep Aksoy

Merhaba herkese! Ben Renkli Rüya Zeynep! 2000 doğumlu, Ankara'nın sıcacık kucaklarında büyüdüm. Küçük bir ressam olarak başladım ve şimdi kendi masallarımı resimlerle hayata geçiriyorum. Renklerin büyülü dünyasına hoş geldiniz!

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu