Yoksul Oduncu Masalı

Bir varmış bir yokmuş. Çok eski zamanlarda küçük bir köyde fakir bir aile yaşarmış. Ailenin tek geçim kaynağı odunculukmuş. Baba her gün topladığı odunları pazara götürür satarmış. Kazandığı para ile evine yiyecek alırmış.

Adamın karısı ve iki çocuğu varmış. Karısı tüm gün ev işlerini yapar, çocuklarıyla ilgilenir ve kocasının getirdiği yemek malzemeleriyle o günkü yemekleri pişirirmiş. Aile çok fakir ama küçücük şeylerden de mutlu olmayı bilirmiş. Birbirlerine oldukça saygılılar, çevrelerine karşı ellerinden geldiğince yardım etmeyi severlermiş.

Bir gün evin küçük kızı babasına, “Babacığım, bana küçük bir civciv alır mısın? O civcive bakıp büyütmek istiyorum.” demiş. Kazandığı para anca evin ihtiyaçlarına yetmesine rağmen baba kızına söz vermiş. “Tamam kızım, sana en kısa zamanda bir civciv alacağım” demiş. Aradan günler geçmiş. Baba yine topladığı odunları pazara götürüp satmış.

Kazandığı parayla yine evine yiyecekler almış. Tam evine dönerken karşısına üstü başı yırtık bir çocuk çıkmış. “Efendim, biz üç kardeşiz. Babam geçirdiği bir hastalık yüzünden hayatını kaybetti. Annem bize bakıyor ama iki gündür hiçbir şey yemedik. Bana biraz yardım eder misin?” demiş.

Çocuğun bu haline çok üzülen adam, elindeki tüm yiyecekleri çocuğa vermiş. “Çok teşekkür ederim efendim. Her iyilik bir kapı açar. Allah razı olsun sizden.” deyip sevinçle uzaklaşmış. Eli boş eve dönen adamı karşılayan karısı, “Ellerin boş, bugün odunları satamadın mı acaba” diye sormuş. Adam başından geçenleri bir bir anlatmış.

Karısı; “Çok iyi yapmışsın kocacığım, olsun biz de bugün evdeki olan malzemelerle bir şeyler yapar yeriz.” demiş. Ertesi gün adam uyandığında odun toplamak için ormana gitmiş. Ormanda odun toplarken cılız bir ses duymuş. Dönmüş arkasına bir de ne görsün? Küçücük, sapsarı Bir civciv yolunu kaybetmiş, korkudan bir çalılığın arasına gizlenmiş.

Adam elindeki işi bırakıp çalılığın arasında korkudan titreyen civcivi avuçlarının arasına almış. Kim bilir evinden ne kadar çok uzaklaştın. Bu kocaman ormanda anneni bulmamız çok zor. Seni burada öylece bırakıp gidemem de. Orman tehlikelerle dolu bir yer. Üstelik benim küçük kızım tam da senin gibi yavru bir civciv istiyordu. Seni şimdi eve götüreyim kızım sana baksın. Diyerek civcivi eve götürmüş.

Elinde sapsarı bir civcivle eve gelen babasını gören küçük kız sevinçten haykırarak, “Yaşasın! canım babacığım çok mutlu oldum. Hemen bu civcive küçük bir kümes yapalım.” demiş. Baba ve küçük kızı yaşadıkları evin bahçesine küçük bir kümes yapmışlar.

Küçük kız civcivi her sabah kümesten çıkarıp bahçede gezdiriyor, onun seveceği yemlerden veriyormuş. Tüm gün civciviyle ilgileniyormuş. Gel zaman git zaman civciv iyice palazlanmış ve büyüyüp tavuk olmuş. Artık evin bir üyesi gibi bütün aile fertlerine alışmış. Ev halkının Neşe kaynağı olmuş.

Aradan biraz daha zaman geçmiş. Küçük kız bir sabah uyandığında kümese gidip tavuğunu dışarı çıkarmak istemiş. Tavuk dışarı çıktığında tavuğun oturduğu yerde bir yumurta görmüş. Sevinçle yumurtayı annesine götürmüş. Tavuk artık sürekli yumurtluyormuş. Bu duruma ev halkı çok sevinmiş.

Yine bir sabah küçük kız yumurtaları toplamak için kümese gittiğinde altın sarısı ve biraz da ağır bir yumurta görmüş. Hemen yumurtayı babasına götürmüş. Babası yumurtayı incelediğinde bunun bir altın olduğunu anlamış. Bütün aile bu duruma çok sevinmişler. Tavuk artık sürekli altın yumurtluyormuş. Baba bu altınları her gün toplayıp satmaya başlamış. Artık o kadar çok paraları olmuş ki Fazla paraları köydeki ihtiyaç sahiplerine dağıtmaya başlamışlar.

Bütün köy halkı fakirlikten kurtulmuş. Baba bir akşam yemeğinde karısı ve çocuklarına çok önceden yaşadığı olayı tekrar hatırlatmış. “Hatırlıyor musunuz? Bir gün, sattığım odunların parasıyla evimize yiyecek almıştım. Karşıma fakir, üstü başı yırtık ve babasız bir çocuk çıkmıştı. Elimdeki tüm yiyecekleri bu çocuğa vermiştim. O da bana teşekkür etmiş ve her iyilik bir kapı açar demişti. Çocuklar unutmayın, iyilik daima iyilikle karşılık bulur. Bir insanın gerçek zenginliği onun bu dünyada yaptığı iyiliklerdir. Her şeyden önce iyi olalım. Sonrasında mutluluk zaten bizi bulur.” demiş.

Yoksul oduncu masalı için yorumlarınızı bize iletmekten çekinmeyin.

Ece Efnaz

Merhaba! Ben Ece! 1995 doğumlu, İstanbul'un masalsı sokaklarında büyüdüm. Masallarla dolu bir dünyada yaşamayı seviyorum ve kendi masallarımı yazmayı çok seviyorum. Siz de benimle birlikte sihirli dünyalara yolculuk etmek istemez misiniz?

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu