Sihirli Geyik – Grimm Kardeşler Masalı

Bir zamanlar ülkenin birinde çok güçlü bir kral varmış. Sabah kalkınca ülkenin bütün işlerini görür, sonra yayını boynuna asarmış. Atına atladığı gibi ava gider, dere tepe çay demez aşar, at sırtından uçan kuşu vururmuş. Onun okuyla vurulan kuş artık bir daha ne öter ne de uçarmış.

Kral yalnız başına avlanmayı severmiş fakat çocukları büyüyünce onları da birlikte ava götürmeye başlamış. Şehzadeler her zaman yanı başında at sürer, onlar da uçan kuşları vurmaya çalışırlarmış. Kral, bu çocuklar büyüdükleri zaman, benden usta avcılar olacaklar demiş. Sonra da, hadi bakalım çocuklar, Büyüyünce benden daha iyi avcı olmalısınız demiş.

Aradan yıllar geçmiş. Şehzadeler büyümüş, güçlü yakışıklı birer delikanlı olmuşlar. Hükümdar onlara baktıkça mutlu oluyor, onlarla gurur duyuyormuş. Kral kendi kendine şöyle düşünmüş. Artık bu çocukları kendi hallerine bırakabilirim. Ayrı bir yerde otursunlar. Canları istediği zaman ava çıksınlar. Canlarının çektiği yerde dolaşsınlar. Bunu çocuklarına da söylemiş. Sevgili çocuklarım, ben artık ihtiyarladım. Sizi her istediğiniz zaman ava götüremem. Bundan böyle ayrı bir yerde oturacaksınız. Rahat rahat yaşayabilmeniz için size gerektiği kadar toprak, orman, at, öküz vereceğim. Bir gün gelip de gözlerimi yumduğum zaman ülke sizin olacak. Toprağı, ülkenin işlerini aranızda dürüstçe paylaşabilirsiniz.

İki oğlu sevgili babalarının bu iyiliğine teşekkür etmişler. Ertesi gün büyük saraydan güzel bir tepenin üzerinde birbirine yakın iki saraya geçmişler. Yardımcılarıyla birlikte oraya yerleşmişler. Bir akşam yemekte büyük şehzade kardeşine sana bir şey söyleyeceğim. Yarın sabah uzun bir yola çıkacağız. Ülkemizin sınırlarının ötesinde neler var bir görelim. Acaba oralarda yaban hayvanı daha mı fazladır? Irmaklar daha mı büyük? Bunu çoktandır düşünüyorum.” demiş. Tabii ağabeyciğim çok haklısın. Hemen yarın gidelim.

Sabah erkenden yola çıkıp batıya doğru gitmeyi kararlaştırmışlar. Kendileriyle birlikte en güçlü, en cesur 100 tane adamlarını da götüreceklermiş. Kış olmadan önce geri dönmeyeceklermiş.

Tan vakti yola çıkmışlar. Yollarda avlanarak az gitmişler, uz gitmişler, dere tepe düz gitmişler. Gece bastırdığı yerde konaklayarak yatmışlar. Bir gün o zamana kadar hiç eşini görmedikleri bir yaban hayvanına rastlamışlar. Bu çok güzel bir geyikmiş. Dallı budaklı iki boynuzu birbirine sarılmış, başının üzerinde bir taç gibi duruyormuş. Gözleri kapkara elmas gibi ışıl ışıl yanıyormuş. Beli eğilip bükülen bir kamış gibi esnekmiş. Bacakları incecikmiş. Koşarken yere dokunduğu görülmüyormuş.

Sabahleyin avlanmaya giden büyük şehzade, olağanüstü olağanüstü eşine benzerini görmüş değilim diye sevinçle çığlık atmış. Hadi kovalayalım. Güzel geyik fırtına gibi uçup gitmiş. Şehzadeler ve yüz delikanlı da geyiğe saldırmış. Ağaçlıktan açıklığa koşarak dere tepe aşmışlar. Güzel geyik gözden kaybolup şehzadeleri şaşırtıyormuş. Atlar çok yorulmuş. Hızları gittikçe azalıyormuş. Güzel geyiği sabahtan gün batıncaya kadar kovalamışlar. Onu canlı olarak yakalayıp ülkelerine, babalarına götürmek istiyorlarmış ama boşuna.

Gün batmış akşam olmuş. Güzel geyik bataklığın arasında kamışlıktaki gizli yerine girip gözden kaybolmuş. Artık buradan giremez ardından da gidemezlermiş. Durup çevrelerine bakınmışlar. Geyik onları şimdiye kadar hiç görmedikleri güzel bir yere getirmiş. Göz alabildiğine ormanlar, ırmaklar varmış.

Büyük ağaçların lezzetli yemişleri, serin gölgeleri varmış. Sularda irili ufaklı binlerce balık yüzüyor, güneş ışığında oynaşıyormuş. Büyük şehzade heyecanlı bir şekilde “Ah, burada uzun süre kalmayı ne kadar isterdim.” demiş. Ya sen kardeşim? Ben de ağabeyciyim, ben de. Fakat babamın da fikrini almalıyız. Doğru, yarın geri döneriz ve onun düşüncelerini öğreniriz.

Ertesi gün toparlanıp babasının ülkesine doğru yola çıkmışlar. Yol yedi gün yedi gece sürmüş. Ülkelerinden ne kadar uzaklara geldiklerini şimdi anlıyorlarmış. Saraya geldiklerinde babalarını yatakta bulmuşlar. Çok kederli ve çok üzgün bir sesli, sizleri çok merak ettim. Neredeydiniz diye sormuş. İki haftadır yüzünüzü görmedim. Halbuki daha fazla yaşayamayacağımı hissediyorum.

Büyük şehzade, bağışla sevgili babacığım. Av hevesimiz bizi uzaklara götürdü. Orada güzel bir ülke bulduk ve oraya yerleşmek istiyoruz. Sana bunu söylemek için geri döndük demiş.

Kral, benim ülkemi istemiyor musunuz diye sormuş.

Bu kez küçük şehzade, babacığım bizden başka oğulların da var. Bu ülke onların olsun. Bizleri bağışla ve bu iki büyük oğlunun verdiği karara destek çık demiş.

Gelin öyleyse önümde diz çökün. Titreyen elimi başınıza koyayım.

Şehzadeler diz çökmüşler babalarının önüne.

Kral gidin Allah yardımcınız olsun gideceğiniz yerde hayır duamla işleriniz yolunda gitsin demiş.

Kral bunları söyledikten sonra şehzadelerin alınlarından öpmüş. Son bir kez şehzadelere bakmış. Şehzadelerin kollarında son nefesini vermiş. Şehzadeler, babalarına büyük bir törenle toprağa vermişler. Törenden sonra yola çıkmışlar. Ülkeyi kardeşlerini bırakarak güzel ülkeye doğru gitmişler. Bir de ne görsünler. Hayretten gözleri kamaşmış. Dilleri tutulmuş.

Yüz kadar genç kız bir halka çevirmiş. Şırıldayan çayın başında dans ediyorlarmış. Dairenin ortasında iki kız dans ediyormuş. Her ikisi de çok güzelmiş. Şehzadeler birbirlerine bakmışlar. Adamları da aynı şeyi yapmışlar. Bir tek kelime söylemedikleri halde hepsi de aynı şeyi düşündüklerini biliyorlarmış.

Bir anda dans eden kızların etrafını çevirmişler. Her biri kızlardan bir tanesini kaptığı gibi atına almış. Atlarını rüzgardan daha hızlı sürmüşler. Yalnız kalan şehzadeler, dairenin ortasında dans eden iki kızı da beraberinde götürmüşler.

Şehzadeler kaçırdıkları bu iki kızın Prenses olduğunu öğrenmişler. Kızlar da kendilerini kaçıranların şehzade olduklarını öğrenince çok sevinmişler. Kısa bir süre sonra büyük bir düğün yaparak evlenmişler. Şehzadelerin ve 100 adamın düğünü hep birlikte yapılmış.

Şehzadeler ülkelerini adil bir şekilde yöneterek mutlu bir hayat sürmüşler.

Zeynep Aksoy

Merhaba herkese! Ben Renkli Rüya Zeynep! 2000 doğumlu, Ankara'nın sıcacık kucaklarında büyüdüm. Küçük bir ressam olarak başladım ve şimdi kendi masallarımı resimlerle hayata geçiriyorum. Renklerin büyülü dünyasına hoş geldiniz!

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu