Sihir Kutu Keloğlan Masalı
Keloğlan bir gün eşeğiyle beraber bir dere kenarından geçerken toprağın üzerinde üç tane balık görmüş. Balıklar su içinde olmadıklarından ölmek üzereymiş. Keloğlan’ı gören balıklar konuşmaya başlamışlar. “Ne olur Keloğlan, bizi suya at yoksa öleceğiz. Bir gün gelir, biz de sana yardım ederiz. Kurtar bizi” demişler.
Keloğlan hiç beklemeden balıkları dereye bırakmış. Balıklar sevinçle suya dalıp çıkmışlar. “Sağ olasın Keloğlan. Bak, arkandaki ağacın altında bir kutu göreceksin. Onu al” demişler. Keloğlan kutuyu eline almış ve onun ne işe yaradığını sormuş. Balıklar anlatmışlar. “Açıl sofram açıl” dediğinde bir sofra olur. Sen de sofrada istediğin yiyecekleri bulursun. Bu kutuyu çok iyi koru” demişler.
Keloğlan balıklara teşekkür ederek kutuyla evine dönmüş.
Başına gelenleri annesine anlatmış. Annesi de çok şaşırmış. Keloğlan kutuyu eline alarak balıkların söylediklerini aynen söylemiş. “Açıl sofram açıl” demiş. Sihirli kutu o anda büyümüş ve bir yemek masası oluvermiş. Üzerinde de her türlü yemek ve meyve varmış. Ana-oğul doya doya bu yiyeceklerden yemişler. Daha sonra da kutuyu kapatmışlar.
Keloğlan komşularını eve çağırarak kutuyu onlara göstermiş ve onlara da yemek ziyafeti çekmiş. Ama daha sonra gelenlerden biri maalesef kutuyu çalmış. Bu olay, Keloğlan’ı çok üzmüş.
Keloğlan balıkların olduğu dereye gidip onlara kutuyu çaldırdığını söylemiş. Balıklar da ona bu sefer başka bir kutu vermişler. “Kutunun üzerindeki kolu çevirince kutudan altın boşalıyormuş” demişler. Keloğlan sevinçle eve koşmuş. Annesine olanları anlatan Keloğlan, kutunun kolunu çevirmiş. Bir de ne görsünler? Çilçil altınlar dökülüyormuş. Çok sevinmişler. İhtiyaçları olan her şeyi satın almışlar. Fakat Keloğlan bu kutuyu da komşularına göstermiş.
Komşular kutudan altın döküldüğünü görünce çok şaşırmışlar. Sonunda daha önceki kutuyu çalan, bu kutuyu da çalmış. Keloğlan yine çaresiz kalmış.
Keloğlan tekrar balıkları görmüş. Onu üzgün üzgün gören balıklar kutuyu tekrar çaldırdığını anlamışlar. Üç balık bu sefer ona sihirli bir tokmak vermişler. Ve bu hediyenin de son olduğunu tebliğlemişler. Keloğlan sevinerek tekrar evine dönmüş. Tokmağın nasıl çalıştığını görmek istemiş ve onu yere bırakarak kutulara seslendiği gibi seslenmiş. “Çalış tokmak, çalış” demiş.
Bu sözü duyan tokmak, Keloğlan’ın üzerine sıçramış. Ona bir güzel dayak atmış. Keloğlan’ın aklı başına gelmiş ve bu tokmakla hırsızı bulmaya karar vermiş. Keloğlan tekrar komşularını eve çağırmış. Tokmak buyruğu alır almaz hemen hırsızı bulmuş ve üzerine atılarak adamı bir güzel dövmüş ve Keloğlan da diğer kutularına kavuşmuş.