Keloğlan ve Korkuluk Masalı
Keloğlan bir gün iş aramaya karar vermiş. Azık torbasını alarak kasabanın yolunu tutmuş. Uzun bir süre yürüdükten sonra yorulup bir Ağacın dibine oturup dinlenmek istemiş. O sırada biraz ileride bir karaltı görmüş.
Bir adam elindeki keseyi ağacın dibine gömmekteymiş. İşi bitince sağa sola bakarak oradan uzaklaşmış. Keloğlan bu adamın bir hırsız olduğunu hissetmiş. Keloğlan adamın kazdığı yeri bulup eşeleyince bir torba dolusu altın çıkmış.
Onu sahibine vermek üzere alıp bir yere gömmüş. Sonra da oradan ayrılarak tekrar kasabanın yolunu tutmuş. Keloğlan’ın yolu bilmediği bir köye düşmüş. Köylüler onu köy evinde güzel bir şekilde ağırlamış.
Keloğlan sabaha kadar güzel bir uyku çekmiş. Uyanınca da ne iş yaptığını sormuşlar.
“Ben falcıyım, fala bakıp geleceğinizi bilirim, kayıplarınızı da bulurum” diye övünmüş.
Ertesi gün, köylünün birinin altınlarının çalındığı haberi yayılmış. Ondan altınların yerini bulmasını istemişler. Keloğlan onlardan bir tas su istemiş. Ellerini suya sokarak anlamsız sözler mırıldanmış. Sonra da altınların yerini söyleyivermiş.
Hemen oraya gidip altınları bulup sahibine vermişler. Bütün köylüler şaşırıp kalmış. Keloğlan altınların yerini bulunca ünlü birisi olmuş. Köydeki saygınlığı daha da artmış. Adı çevre köylerde de konuşulur olmuş.
Bir şeyini kaybeden veya çaldıran ona geliyormuş. Günün birinde bir adamın eşeği çalınmış. Adam eşeğin nerede olduğunu söylemesi için keloğlana başvurmuş. O da yine bir tas suya bakarak, ”Eşek ne karada ne suda, ortada bir yerde” demiş.
Köylü kısa bir arayıştan sonra eşeğini bir köprünün üstünde bulmuş. Koşarak köye gelmiş. Eşeğini kara ile suyun arasında bir yerde bulduğunu söylemiş. Eşeğimin yerini Keloğlan bildi diyerek herkese yaymış.
Keloğlan’ın ünü ülkenin her yerine yayılmış. Olanlar padişahın da kulağına gitmiş. Uzun süredir falcı arayan padişah, Keloğlan’ı sarayına çağırmış. Bu ünlü falcıyı görmek istemiş.
Padişah elindeki bir kılıcı Keloğlan’a göstererek “Babamdan kalan bu kılıç gizemlidir. Ben bugüne dek bu gizemi çözemedim. Sen iyi bir falcıymışsın. Yedi gün içinde çöz, görelim” demiş.
“Bir yalanın sonu nerelere vardı? Ben şimdi ne yapacağım?” Diye söylenmiş. Aradan bir hafta geçmiş. Keloğlan elindeki kılıca öyle bakıp dururken, kızgınlıkla kılıcı olanca gücüyle duvara fırlatmış.
Bu arada kılıcın sapı kırılıp yere yazılı bir kağıt düşmüş. Gizem bu yazıdaymış.
Padişah yazıya bakarak gizli bir yeri öğrenmiş. Keloğlan’a gizemi çözdüğü için teşekkür etmiş. Ona kızını vermiş.
Keloğlan o günden sonra Padişah’ın kızıyla mutlu bir hayat sürmüş.