Mutlu Papatya
Köyden biraz uzakta, yol kenarında yazlık bir ev varmış. Bu evin önündeki bahçede rengarenk çiçekler açarmış. Bahçedeki otların arasında bir de papatya varmış. Papatya yemyeşil otların arasında bir gelin gibi durmaktaymış.
Bembeyaz yapraklarıyla herkese tebessüm edermiş. Papatya çok neşeliymiş. Kuşların şarkılarını dinlerken yüzünü güneşten yana çevirirmiş. Papatya kendini talihli biri olarak görüyormuş. Yanı başındaki bir kuşun şarkılarını dinlemiş. Tarla kuşu neşeyle öterek gelmiş. Lalelerin yanına değil de papatyanın yanına konmuş.
Bu güzel çiçeği öpmüş, iyice koklamış. Sonra havalanarak etrafında dans etmiş. Bu ilgi papatyayı çok mutlu etmiş. Bu arada bahçeye genç bir kız gelmiş. Lalelerin yanına gelerek birer birer kesmeye başlamış. Bunu gören papatya, lalelere çok acımış. Kendisinin otlar arasında tek başına olduğuna çok sevinmiş.
Papatya her sabah olduğu gibi erkenden uyanmış. Kar beyazı yapraklarını güneşe doğru çevirmiş. Bu sırada yakın dostu tarla kuşunun sesini duymuş. Kuşun neden böyle acıklı ötüp durduğunu merak etmiş. Zavallı tarla kuşu acı acı ötmekte haklıymış. Çünkü onu yakalayıp kafese tıkmışlar. Esir etmişler. Kuşcağız kafesin içinde çok mutsuzmuş.
Bu yüzden de söylediği şarkılar insanın içini burkuyormuş. Papatya bu kuşa yardım etmek istemiş ama çiçek olduğu için bir şey yapamayacağını düşünüyormuş. Eli kolu bağlı öylece kala kalmış. Arkadaşını düşünmekten başka elinden bir şey gelmemiş.
Tam o sırada bahçeye iki çocuk gelmiş. Ellerinde büyük bir bıçak varmış. Kuş için biraz ot toplamak istiyorlarmış. Bu yeşil otlar çok güzel, tarla kuşu için bunları biçelim diyerek başlamışlar. Çocuklardan biri bu güzel papatyayı biçmek istememiş, arkadaşı ona aldırmamış.
Eğilip bu çiçeği koparıp biçilen otların arasına katmış. Sonra otları demet demet kafesin içine bırakmış. Kafesteki tarla kuşu susamış. Uzun zamandır su içmediği için boğazı kurumuş. Her yanı ateş gibi yanıyormuş. Serinlemek amacıyla verilen otlara başını sokmuş. Susuzluktan son nefesini vererek ölmüş. Çocuklar kafesin yanına ertesi sabah gelmişler.
Kuşun ölmüş olduğunu görünce çok üzülmüşler. Ölüsünü Bir kutuya koyarak çiçeklerle süslemişler. Ona güzel bir mezar hazırlayıp gömmüşler. Papatya ise kafesteki öteki otlarla birlikte tozlu yola atmışlar. Artık bahçenin yanındaki bu güzel çiçek de yaşamıyormuş. Tarla kuşu gibi o da yok olup gitmiş.
O günden sonra onu kimse anımsamamış.