Mutlu Prens Masalı
Bir varmış bir yokmuş. Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde, ta uzak diyarlardaki bir şehrin tepelerinde, uzun bir sütunun üzerinde Mutlu Prens’in bir heykeli varmış. Gelip geçen herkes onunla ilgili mutlaka güzel bir yorum yaparmış.
Günlerden bir gün, kırlangıcın biri, kış yaklaştığı için sıcak ülkelere göç etmeye karar vermiş. Gitmeden önceki son gecesini de Mutlu Prens heykelinin altında geçirmek istemiş. Kırlangıç, tam istediğim gibi bir yer diye düşünürken heykelin üzerinde yağmur damlaları görmüş. Oysa yağmur yağmıyormuş.
Kırlangıç dikkatlice baktığında damlaların Mutlu Prens’in gözyaşları olduğunu fark etmiş. Prense niçin ağladığını sormuş. Prens de, Hayattayken ve bir insan kalbine sahipken göz yaşının ne olduğunu bilmezdim. Çevremdeki her şey öyle güzeldi ki saraydakilerin hepsi bana mutlu prens derlerdi. Öyle yaşadım Tüm hayatımı. Sonra beni buraya öyle yüksek bir tepeye koydular ki halkımın bütün üzüntülerini ve sefahatini görmeye başladım.
Kalbim kurşundan olduğu halde ağlamaktan kendimi bir türlü alamıyorum diye cevap vermiş. Sonra da devam etmiş. Bir ev görüyorum. Yaşlı bir terzi kadın delik deşik olmuş elleriyle kraliçenin şeref nedimelerinden birinin elbisesine ateş gülleri işliyor. Hasta oğluysa alevler içinde yatıyor. Terzi kadının oğluna içirecek suyundan başka hiçbir şeyi de yok evinde demiş.
Mutlu Prens bunları anlattıktan sonra Kırlangıç’tan kılıcının sapındaki kırmızı yağ kutu alıp bu yoksul aileye götürmesini istemiş. Kırlangıç da onun bu isteğini seve seve yerine getirmiş ve gagasıyla Yakut’u götürüp uyuyakalmış olan kadıncağızın yanına koymuş. Sonra da tekrar Mutlu Prens’in yanına geri dönmüş.
Ertesi günün sabahı Kırlangıç uyanınca ”Ben yola çıkıyorum, sıcak bir ülkeye göç ediyorum.” deyip vedalaşmak istemiş. Mutlu Prens ise üzgün bir halde ”Kırlangıç, şehrin diğer ucunda, tavan arasında genç bir adam görüyor. Tiyatro için oyun yazıyor. Ancak o kadar çok üşüyor ve o kadar karnı aç ki, oyunu bitirebileceği bile şüpheli. Diyerek bu gecede yanında kalmasını ve Yakut gözlerinden birisini alarak o genç adama götürmesini istemiş.
Kırlangıç başta artık vakit kaybetmeden göç etmesi gerektiğini söylese de prensin ısrarlarına dayanamayarak bu dileğini de yerine getirmeye karar vermiş. Ertesi gün olduğunda kırlangıç artık yine gideceğini söylemiş. Mutlu prens de kırlangıca bir gece daha kalmasını rica etmiş ve ona aşağı köşede duran küçük kibritçi kızı anlatmaya başlamış.
Kızcağız kibritlerini suya düşürmüş ve hepsi mahvolmuş. Eğer eve biraz para götürmezse bugün yiyecek yemekleri olmayacak. Ayakkabısı ve çorabı da yok ve minik başı da çıplak. Senden çok rica ediyorum kırlangıç, diğer gözündeki yağ kustuğu da al ve ona ver lütfen.” demiş. Kırlangıç da prensin dediklerini yapmış ve diğer gözü de alarak küçük kıza götürmüş.
Prensin yanına geri döndüğünde ise, Kırlangıç artık sıcak ülkelere göç etmekten tamamen vazgeçmiş. Mutlu prense, ”Sen artık körsün, seni bu halde bırakıp gidemem.” diyerek prensin ayaklarının dibine kıvrılıp yatmış. O günden sonra da Mutlu Prensin gözü olarak her tarafı gezip dolaşmış.
Zenginlerin zevk ve eğlenceli dünyalarıyla, yoksulların perişan hallerini gelip prense tek tek anlatıyormuş. Günlerden bir gün prens, ”Kırlangıç, benim bütün vücudum çok değerli altında kaplıyor. Onları tabaka tabaka sök çıkar ve bütün gördüğün ihtiyacı olan herkese dağıt demiş.
Kırlangıçlı Mutlu Prens’in dediklerini harfiyen yaparak bütün altınları ihtiyacı olan herkese tek tek dağıtmış. Günler böyle akıp geçerken, kış ilerledikçe, kırlangıç gittikçe daha çok üşümesine rağmen prensi bir türlü terk etmemiş. Çünkü onu çok seviyormuş.
Ancak günün birinde öleceğini anlamış ve prensle vedalaşmak istemiş. Tam Mutlu Prens’in yanaklarından öpmek için havalanmışken, Suva daha fazla dayanamayıp yere düşmüş. Aynı anda da heykelin içinden koca bir çatırtı gelmiş.
Mutlu Prensin kurşundan olan kalbi de tam o sırada ortadan ikiye ayrılmış. Ertesi sabah olduğunda Tanrı meleklerini yanına çağırmış ve onlara ”Bana Mutlu Prensin yaşadığı şehirdeki en değerli iki şeyi getirin demiş.
Melekler de hemen gidip ona Prens’in kurşundan kalbini ve ölü kırlangıcı getirmişler. Tanrı da onları görünce, Dünya’da Hiçbir iyilik karşılıksız kalmaz. Benim cennet bahçemde bu küçük kuş sonsuza dek şakıyacak ve mutlu prens de altın şehrimde kırlangıçla birlikte mutlu mesut yaşayacak demiş.
Eeee bizim masallı burada bitmiş. Gökten üç elma düşmüş. Bir mutlu prensin, bir kırlangıcın, biri de bu masalı dinleyen siz güzel çocukların başına.