Kedi ile Fareler – Kedi Masalları
Bir varmış bir yokmuş. Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde, zamanın birinde bir kedi varmış. Kedi de kediymiş hani. Öyle yaman, öyle sert bir kediymiş ki, Farelerin her biri daha adını duyduklarında kaçacak delik ararlarmış.
Sadece fareler mi? Diğer kediler de bu saldırgan kediden korkarlarmış. Bu nedenle kendisini pek de sevmezlermiş. Kedi evde en ufak bir tıkırtıya kulak kabartırmış. Bir fare gördüğünde de adeta aslan kesilirmiş.
“Bu dünyada farelerin kökünü kazıyacağım.” dermiş. Sonra da sinsi sinsi sırıtarak fare avına başlarmış.
Zavallı farecikler bu kedinin varlığından korkarlar, bu kedi suyumuzu kurutmaya niyetlenmiş diyerek sızlanırlarmış. Fareler kedinin korkusundan deliklerine sinmiş kalmışlar. İnsanların kurdukları tuzaklar, kapanlar, fare zehirleri kedinin yanında bir oyuncak gibi kalmış.
Bu korku ile daha ne kadar yaşayacaklarını bilmiyorlarmış. Kedi son günlerde bir tek fare bile avlayamaz olmuş. Neden mi? Çünkü ortalıkta farelerin bir teki bile görünmüyormuş da ondan. Bu durum kara bela kedinin canını sıkmaya başlamış.
Miskin miskin uyumak benim gibi avcı bir kediye yakışmaz. Meeooww! Demiş. Fareleri ortaya çıkarmak için bir plan yapmış. Kedi ölü taklidi yapmaya karar vermiş. Gerçek bir ölü gibi kendini salonun ortasında sere serpe uzatmış. Farelerden biri ölü taklidi yapan kediyi görmüş ve hemen bütün farelere ulaştırmış. Dastar müjdeler olsun! Baş düşmanımız kedi öldü! Diye bağırmaya başlamış.
Fareler bu habere ilk önce inanamamışlar. Delikten burunlarının ucunu dışarı çıkarıp korka korka bakmışlar. Gerçekten fındık faresinin söylediğinin doğru olduğunu düşünmüşler. Galiba kedi büyük bir suç işlemiş. Bu sebeple de evin sahibi tarafından cezalandırılmış. Ya peynir aşırmış ya da birini tırmalamış diye düşünmüşler.
Kedinin öldüğüne tam olarak inanan fareler ortaya çıkmışlar. Kedinin cenazesini bayram yerine çevirmişler. Fakat son gülen fareler olmamış. Bayrama kavuşan yine kedi olmuş. Birdenbire canlanıvermiş. Düşüp dört ayak üstüne fırtına gibi esmeye başlamış. Yakalamış farelerin en hantal, en kocaman olanlarını. Zavallı farelerin sevinçleri kursaklarında kalmış. Gülerken ağlamaya başlamışlar. Kedinin ise Keyfine diyecek yokmuş.
Kaçıp deliklerine saklanan farelere seslenmiş. Bir taraftan da gevrek gevrek gülerek bizde oyun biter mi? Biz ne savaşlar gördük. Er ya da geç teker teker elime geçeceksiniz. Meeooww! Demiş. Meğer kedi doğru söylüyormuş.
Aradan çok zaman geçmemiş. Kurnaz kedi yeni bir oyun hazırlamış farelere. Fareler de bu kez oyuna gelmese ya! Ne yaparsın? Bir kez daha faka basmışlar. Kedi bu sefer de una bulamış kendini. Kara kedi bembeyaz oluvermiş. Sonra da hamur teknesinin içine uzanıvermiş. Karnı acıkan fareler etrafı kolaçan etmeye başlamışlar. Bakmışlar ortalık sessiz. Birer birer meydana çıkmaya başlamışlar.
Deliğinden çıkan fare, beyaz ölüm teknesinin yanına geliyormuş. Bir parça hamur almak için burunlarını hamur teknesine sokuyorlarmış. İhtiyar bir fare, ortalığın bu kadar sessiz olmasından kuşkulanmış. Ben hamur teknesine burnumu sokmam demiş.
Bunu söyleyen ihtiyar fare, gün görmüş biriymiş. Çok gezmiş. Kediyle yapılan savaşta yaralanmış. Bu işte bir iş var. Kedinin yeni bir oyunu bu.” diye söylenmiş. Şu un yağını, şu un yağını gözüm hiç tutmadı. Kara kedi, sana derim ki, değil ona, çuvala da benzesen ben yanaşmam sana.” demiş. Diğer fareler de ihtiyar fareyi dinlemişler. İyi ki de dinlemişler. Yoksa canlarına teslim edeceklermiş. Böylece ihtiyar farenin uyarılarına uyup, kedinin oyununa gelmekten kurtulmuşlar.