Hansel ve Gretel – Grimm Masalları
Hansel ve Gretel, Grimm Kardeşler ve onlardan da önce Giambattista Basile tarafından uyarlanan bir masal. Alman kökenli olduğu öne sürülür. Grimm Kardeşler'in öyküsü, 19. yüzyıl orta sınıf okurları için hoş bir fabl olarak kaleme alınmıştır.
Bir zamanlar, Hansel ve Gretel adında iki kardeş varmış. Anneleri onlar daha bebekken ölmüş. Oduncu olan babaları, anneleri öldükten birkaç yıl sonra tekrar evlenmiş. Oduncunun yeni karısı hali vakti yerinde bir aileden geliyormuş.
Ormanın kıyısında virane bir kulübede oturmaktan ve kıt kanat yaşamaktan nefret ediyormuş. Üstelik üvey çocuklarını da hiç sevmiyormuş.
Hansel ve Gretel çok soğuk bir kış gecesi yataklarına yatmış uyumaya hazırlanırken üvey annelerinin babalarına “Çok az yiyeceğimiz kaldı, eğer bu çocuklardan kurtulmazsak hepimiz açtıktan öleceğiz” dediğini duymuşlar.
Babaları bağırarak karşı çıkmış.
“Tartışmaya gerek yok” demiş karısı. “Ben kararımı verdim, yarın onları ormana götürüp bırakacağız.”
“Endişe etme” diyerek kardeşini teselli etmiş Hansel. “Evin yolunu buluruz.” O gece Hansel geç saatlerde gizlice dışarı çıkmış ve cebine bir sürü çakıl doldurmuş. Sabah olunca ailece ormana doğru yürümeye başlamışlar. Yürürlerken Hansel cebindeki çakılları kimseye fark ettirmeden atıp geçtikleri yolu işaretlemiş.
Öğle üzere babaları ile üvey anneleri onlar için bir ateş yakmışlar ve hemen geri döneceklerini söyleyerek ormanın içinde yok olmuşlar. Tabi geri dönmemişler. Kurtlar etrafında ulurken tir tir titreyen Hansel ve Gretel ay doğana kadar ateşin yanından ayrılmamışlar.
Sonra ay ışığında parlayan çakılları izleyerek hemen evin yolunu bulmuşlar. Babaları onları görünce sevinçten havaları uçmuş. Üvey anneleri de çok sevinmiş gibi davranmış ama aslında kararını değiştirmemiş.
Üç gün sonra onlardan kurtulmayı tekrar denemek istemiş. Gece çocukların odasının kapısını kilitlemiş. Bu sefer Hansel’in çakıl toplamasına izin vermemiş. Ama Hansel zeki bir çocukmuş. Sabah ormana doğru yürürlerken akşam yemeğinde cebine sakladığı kuru ekmeğin kırıntılarını yere saçıp arkasında bir iz bırakmış.
Öğleye doğru üvey anneleri ile babaları çocukları yine bırakıp gitmişler. Onların geri dönmediklerini görünce Hansel ve Greter sabırla ayın doğup yollarını aydınlatmasını beklemişler. Ama bu sefer geride bıraktıkları izi bulamamışlar. Çünkü kuşlar bütün ekmek kırıntılarını yiyerek bitirmişler.
Bu defa çocuklar gerçekten de kaybolmuşlar. Ormanda üç gün üç gece aç açına ve korkudan titreyerek dolanıp durmuşlar. Üçüncü gün bir ağacın dalında kar beyazı bir kuş görmüşler. Kuş onlara güzel sesiyle şarkılar söylemiş.
Onlar da açlıklarını unutup kuşun peşine düşmüşler. Kuş onları tuhaf bir evin önüne getirmiş. Bu evin duvarları ekmekten, çatısı pastadan ve pencereleri şekerdenmiş. Çocuklar tüm sıkıntılarını unutmuşlar ve eve doğru koşmuşlar.
Tam Hansel çatıdan, Gretel de pencereden bir parça yiyecekken içeriden bir ses duyulmuş.
“Evimi kim kemiriyor bakayım.”
Bir bakmışlar kapıda dünya tatlısı yaşlı bir teyze. “Zavallıcıklarım benim” demiş. “Girin içeri.” İçeri girmişler ve hayatlarında hiç yemedikleri yiyecekleri yemişler. O gece kuş tüyü yataklarda yatmışlar.
Fakat sabah her şey değişmiş. Yaşlı kadın dikkatsiz çocukları tuzağa düşürmek için evini ekmek ve pastadan yapmış bir cadıymış meğer. Hanseli saçlarından tuttuğu gibi yataktan kaldırmış ve onu bir ahıra kilitlemiş.
Sonra da Gretel’i sürüye sürüye mutfağa götürmüş.
“Kardeşin bir deri bir kemik” demiş cırtlak bir sesle. “Ona yemekler pişir, onu şişmanlat, eti budu yerine gelince ağzıma layık bir yemek olacak, ama sen hiçbir şeyi yemeyeceksin. Bütün yemekleri o yiyecek.”
Gretel ağlamış, ağlamış ama çaresiz cadının söylediklerini yapmış. Neyse ki Hansel’in aklı hala başındaymış. Gözleri pek görmeyen cadıyı kandırmaya karar vermiş. Cadı şişmanlayıp şişmanlamadığını anlamak için her sabah Hansel’in parmağını yokluyormuş.
Hansel de parmağı yerine bir tavuk yemeği uzatıyormuş ona. “Yok olmaz”, yeterince şişman değil diye bağırıyormuş cadı. Sonra da mutfağa gidip Gretel’e daha fazla yemek yapmasını söylüyormuş. Bu böyle bir ay sürmüş.
Bir gün artık cadının sabrı taşmış.
“Şişman zayıf fark etmez. Bugün Hansel böreği yapacağım” diye haykırmış Gretel’e. “Fırına bak bakalım hamur kıvama gelmiş mi?”
Korku içinde yaşamasına rağmen Gretel’in de Hansel gibi hala aklı yerindeymiş. Cadının onu fırına iteceğini anlamış.
“Başımı fırına sokamıyorum, Hamuru göremiyorum” diye sızlanmış.
Cadı elinin tersiyle Gretel’i hızla kenara itmiş ve başını fırına sokmuş. Gretel bütün gücünü toplayıp yaşlı cadıyı fırının içine itmiş. Sonra da arkasından kapağı kapamış.
Hansel böylece kurtulmuş ama hala eve nasıl gideceklerini bilmiyorlarmış.
Tekrar ormana dalmışlar. Bir süre sonra karşılarına bir dere çıkmış. Bir ördek önce Hansel’i sonra da Gretel’i karşı kıyaya geçirmiş.
Çocuklar birden bulundukları yeri tanımışlar. Hızla evlerine doğru koşmuşlar. Onları karşısında gören babaları çok mutlu olmuş. Sevinç gözyaşları içinde onları ormanda bıraktıktan kısa bir süre sonra o acımasız üvey annelerinin ailesinin yanına gittiğini söylemiş.
Yaptıkları için üzüntüden nasıl kahrolduğunu anlatmış. Babalarını bir sürpriz daha bekliyormuş. Hansel ceplerinden, Gretel de önlüğünün cebinden cadının evinde buldukları altın ve elması çıkartmışlar.
Ailenin tüm sıkıntıları sona ermiş böylece. O günden sonra da ömürlerini mutluluk içinde sürdürmüşler.