Aşkın Gücü – Prensin Çakıl Taşı Masalı

Bu aşk masalı, bir prensin gerçek sevgiyi gösterişli hediyelerde değil, sade bir çakıl taşında bulduğu etkileyici bir hikayeyi anlatır. Tüm zamanların en kalbe dokunan aşk masallarından biri olarak hafızalarda yer eder.

Bir varmış, bir yokmuş…
Uzak mı uzak, gidilemeyecek kadar uzak diyarlarda büyük bir krallık varmış. Bu krallığın genç ve yakışıklı bir de prensi varmış. Sarayları zenginliklerle dolu olsa da, onun kalbinde koca bir boşluk varmış. Çünkü prens, gerçek sevgiyi ve hayatına anlam katacak kişiyi bulamamış.

Prens, yıllar boyunca türlü mücevherler, altınlar ve değerli hediyeler almış ama hiçbirisi onu mutlu edememiş. “Gerçek aşkı anlatan bir masal benim hikayem olmayacak mı?” diye kendi kendine sormaya başlamış.

Bir gün, ülkenin dört bir yanına bir haber göndermeye karar vermiş:

“Krallığın tüm halkına duyurulur! En değerli, en samimi hediyeyi getiren kişi, kalbimi kazanacak ve benimle evlenecek!”

Bu haber duyulur duyulmaz, krallığın her köşesinden insanlar saraya akın etmeye başlamış. Kimisi altınlarla süslenmiş sandıklar getirmiş, kimileri ise paha biçilemez mücevherler getirmiş. Ama prensin kalbi hiçbirine ısınamamış. Çünkü bu hediyelerde samimiyet yerine, sadece gösteriş varmış.

Günlerden bir gün, hediyelerin toplandığı salonda, küçük bir çakıl taşı dikkatini çekmiş. Taş, diğer hediyeler arasında o kadar basit ve sıradan duruyormuş ki prens önce alaycı bir şekilde gülmüş. “Bu da neyin nesi?” diye düşünmüş. Merakına yenik düşerek, hediyeyi getiren kişiyi huzuruna çağırmış.

Sarayın kapıları aralandığında, içeri sade bir elbise giymiş genç bir kadın girmiş. Gözlerinde kararlılık ve yüreğinde cesaret varmış. Kadın, prensin karşısına geçtiğinde başını eğmeden konuşmuş:

“Bu çakıl taşı benim kalbimdir. Şu anda sade ve sert görünübilir, ama gerçek sevgiyle dolduğunda, altın kadar değerli bir hazineye dönüşecektir. Size ne altın ne de mücevher sunabilirim. Ancak tüm kalbimi size adıyorum.”

Prens, kadının sözlerinden etkilenmiş ama aynı zamanda şaşkınlıkla ona bakmış. “Bu taşın içindeki altını nasıl görebilirim?” diye sormuş.

Kadın ise gülümseyerek cevap vermiş:

“Gerçek sevgi sabır gerektirir. Eğer bu taşın anlamını öğrenmek istiyorsanız, beklemeniz ve anlamaya çalışmanız gerekir.”

Kadının bu sözleri, prensin aklından çıkmamış. Onu sarayında ağırlamış, sohbet etmiş, günlerini paylaşmış. Kadın her zaman içten ve samimi davranmış, prensin kalbine dokunmuş. Ancak prens, hâlâ taşın sırrını anlayamamış. Onun için bu çakıl taşı hala basit bir taştan ibaretmiş.

Bir gün, umutsuzluğa kapılan prens, çakıl taşını alıp sarayın büyük avlusunda yanan bir ateşe atmış. “Eğer gerçekten değerliyse, ateşte gerçek yüzünü göreceğim!” demiş. Ateş, taşı kavurmuş, çatlatmış. Ve işte o an, taşın içinden muhteşem bir altın figür çıkmış. Bu figür, prense büyük bir ders vermiş: Gerçek değer, dış görünüşte değil, içte saklıymış.

Bu olay, prensin hayatını değiştirmiş. Artık zenginlik ve gösteriş peşinde koşmak yerine, kalbinin sesini dinlemeye karar vermiş. Sarayın hazinelerini, halkına yardım etmek için kullanmış. Açları doyurmuş, fakir çocuklara eğitim imkânı sunmuş. Halk, prensi daha önce hiç olmadığı kadar sevmiş ve ona “Adaletli Prens” adını vermiş.

Kadın ise prensin bu dönüşümünü izlerken, onun kalbinin yavaş yavaş açıldığını hissetmiş. Prens, bir gün kadının yanına giderek şöyle demiş:

“Sen bana sevgiyi, sabrı ve fedakârlığı öğrettin. Kalbimi değiştirdin ve bana neyin gerçekten değerli olduğunu gösterdin. Şimdi tüm kalbimle sana bir soru sormak istiyorum: Benimle evlenir misin?”

Kadın, gözyaşları içinde başını sallamış ve prense sarılmış. Büyük bir düğün yapılmış, bu düğün sadece bir birliktelik değil, sevginin ve samimiyetin zaferi olmuş. Prens ve genç kadın, krallığın en mutlu çifti olmuş. Halk, onların hikâyesini nesilden nesile anlatmış ve bu masal asla unutulmamış.

Bu dokunaklı hikâyeyi sevdiyseniz, aşk masalları kategorimizdeki diğer kalbe dokunan masalları da mutlaka okuyun. Gerçek aşkı anlatan kısa masallar sizi bekliyor!

Zeynep Aksoy

Merhaba herkese! Ben Renkli Rüya Zeynep! 2000 doğumlu, Ankara'nın sıcacık kucaklarında büyüdüm. Küçük bir ressam olarak başladım ve şimdi kendi masallarımı resimlerle hayata geçiriyorum. Renklerin büyülü dünyasına hoş geldiniz!

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu