Hacivat’la Karagöz
Sevgili Çocuklar, Bugün sizlere eğlenceli bir Karagöz ve Hacivat hikayesi anlatacağım! Karagöz ve Hacivat, hep birlikte yaşadıkları komik ve macera dolu anlarıyla bizi gülme krizine sokacaklar. Karagöz'ün başına gelen talihsizlikler ve Hacivat'ın ona akıl verme çabaları, hem sizi güldürecek hem de onların dostluğunu daha da seveceksiniz. Birlikte neşeli ve unutulmaz bir zaman geçireceğiz! Hazır mısınız? Öyleyse, Karagöz ve Hacivat'ın dünyasına dalın ve bu harika maceraya katılın!
Hacivat’la Karagöz’ün birbirinden komik halleri sizi gülmekten kırıp geçirecek! Ama unutmayın, bu hikayede gizli olan sırlar var.
“Hacivat, yar bana bir eğlence medet. Aman yar bana bir eğlence.”
Karagöz, başına düşsün ayva dolu sepet.
“Hacivat, aman Karagöz’üm gel de iki laflayalım.”
Karagöz, “Ne bu saatte sabah sabah balık mı avlayalım?”
“Hacivat, ben de sana gelecektim, gel iki laflayalım.”
Karagöz, “Olmaz, benim işim acele, lifleyemem.”
“Hacivat, aa Karagöz’üm liflemek değil, gel iki sohbet edelim.”
Karagöz, “Sen işine bak pirim, benim vaktim yok.”
“Hacivat, e sen bilirsin o zaman, ben de gidiyorum.”
Karagöz, “Ya aslında Hacivat’ım, benim bir derdim var ama utanıyorum.”
“Hacivat, aa Karagöz’üm nedir o? Öyle utanacak ne var ki?”
Karagöz, “İş başvurusunda bulundum. Cevabı geldi.”
“Hacivat, hayda, bunda utanacak ne var anlamadım Karagöz’üm.”
Karagöz, “Ama gelen yazıyı okuyamıyorum.”
“Hacivat, ilahi Karagöz’üm… Bu mudur senin sabahtan beri kıvranıp durduğun mesele?”
Karagöz, “Şimdi olmaz. Yarın hamama gel, orada keseler.”
“Hacivat, ver bakayım. Ben okuyup söyleyeyim.”
Karagöz, “Al ama yüksek sesle oku, bakalım ne yazmışlar.”
“Hacivat, Tamam tamam sen merak etme, okuruz şimdi.”
Karagöz, “Doğru dersin. Okuyup üfleyelim de, olumlu çıksın cevabın.”
“Hacivat, ilahi Karagöz’üm. Dur bakayım şimdi.”
Karagöz, “Vay vay vay vay. Aman aman aman.”
“Hacivat, ah Karagöz’üm maalesef kabul etmemişler seni işe. Okuma yazma bilmediğin için.”
Karagöz, “Ben ne yapacağım böyle Hacıvat?”
“Hacivat, E ben sana senelerdir demez miyim?”
Karagöz, “Ben de senin suratına okkalı bir yumruk indirmez miyim?”
“Hacivat, ne vurursun bana? Acısını benden çıkarırsın.”
Karagöz, “Sen merak etme. Ortasını iyi ayarladım. Gözünü çıkarmayacağım.”
“Hacivat, dur bakalım. Kavga etmeyi bırakalım da… Sana bir an önce okuma yazma öğretelim.”
Karagöz, “Ben başladım evde okumaya. Bir sürü kitap okuyorum.”
“Hacivat, çok iyi efendim. Ne tür kitaplar okuyorsun?”
Karagöz, “Asıl sen kokuyorsun. Ben sabah banyo yaptım. Misler gibi kokuyorum.”
“Hacivat, öyle değil. Yine beni yanlış anladın. Ben diyorum ki, peki neler öğrendin?”
Karagöz, “Ha öyle desene. Bak sen şimdi sor, ben sana söyleyeceğim.”
“Hacivat, peki hala. O zaman hazır mısın? Başlıyorum.”
Karagöz, “Hazırım sor bakalım.”
“Hacivat, önce matematik bilgini bir yoklayalım.”
Karagöz, “Sen taktın bu kokuya bugün. Niye gidip belgini kokluyoruz?”
“Hacıvat, aman Karagöz’üm belgin değil, bilgi bilgi.”
Karagöz, “Tamam sor ben hazırım. Ama bak kolay olmasın, en zor soruları sorabilirsin bana.”
“Hacivat, yedi kere yedi kaç?”
Karagöz, “Haydaa, Kedi eti yedi kaç? Bu ne biçim soru? Sen bende dalga mı geçiyorsun?”
“Hacivat, dur vurma çarpım tablosu yani yedi tane yedi kaç eder?”
Karagöz, “Öyle desene. Tabi yerse yedi tane böreğin kaçar gider.”
“Hacivat, tamam ben bu sorudan vazgeçtim. Sana başka bir soru soracağım. Tarih mi sorayım, felsefe mi, coğrafya mı sorayım?”
Karagöz, “Sen benimle dalga mı geçiyorsun? Bana sen küfür mü ettin bunlar da ne?”
“Hacivat, olur mu efendim, bunlar okullarda öğretilen ders adları.”
Karagöz, “Allah Allah neymiş bunlar öyle?”
“Hacivat, bak şimdi Karagöz’üm. Coğrafya ülkemizin ve dünyanın bütün coğrafi durumunu anlatır bize.”
Karagöz, “Neme lazım bana bu.”
“Hacivat, öyle deme sen tatile gitmek istediğinde gideceğin yerin iklimini ve havasını bilmek istemez misin?”
Karagöz, “İsterim tabii, istemem ben.”
“Hacivat, gördün mü bak. Karagöz, gördüm gördüm. Arkana bak sen de görürsün. Ne diyorsun anlamadım Karagöz’üm.”
“Hacivat, anlamadım ne görürüm.”
“Karagöz, ben seni dövmeye başladım mı beş parmağımı.”
“Hacivat, anlaşıldı ben en iyisi işimin başına gideyim.”
“Karagöz, sen kurban ol benim gözüme de başıma da.”
“Hacıvat, ilahi iki gözüm ben gidip çalışayım biraz.”
“Karagöz, Ben de gidip derslerime çalışayım.”