Zühre ile Ali: İçinizi Isıtacak Bir Aşk Hikayesi
İçinizi ısıtacak romantik bir aşk hikayesine ne dersiniz?
Çok uzak bir köyde, dağların eteğinde, çiçeklerle kaplı bir köyde Zühre adında bir kız yaşarmış. Zühre’nin saçları güneşte parlayan altın gibiymiş, gözleri ise gökyüzü kadar maviymiş. Ama en güzel yanı, sevgi dolu kalbiymiş. Köydeki herkes, onun ne kadar yardımsever ve güler yüzlü olduğunu bilirmiş.
Bu köyün yakınında, büyük ağaçların olduğu bir orman varmış. Ormanda Ali adında bir çoban yaşarmış. Ali koyunlarını otlatır, doğayı sever ve kavalıyla çok güzel şarkılar çalarmış. Çaldığı müzik bazen kuşların şarkısına karışır, bazen rüzgarla dans edermiş. Ali, doğada olmayı çok sevdiği için hep mutluymuş.
Bir gün, Zühre ormanda çiçek toplarken Ali’nin kaval sesini duymuş. Bu ses o kadar güzelmiş ki Zühre merak edip sesin geldiği yere doğru gitmiş. Ağaçların arasından geçip küçük bir açıklığa vardığında, Ali’yi kaval çalarken görmüş. Ali de Zühre’yi fark etmiş. İkisi de birbirine ilk bakışta çok ısınmış.
O gün Zühre ve Ali saatlerce konuşmuş. Zühre köydeki hayatını anlatmış, Ali ise doğanın ona nasıl huzur verdiğini ve kavalıyla neler hissettiğini söylemiş. Daha sonra sık sık buluşmaya başlamışlar. Her buluşmada birbirlerini daha çok sevmişler.
Ama bir sorun varmış. Zühre’nin babası, onun zengin bir tüccarla evlenmesini istiyormuş. Zühre ise Ali’yi seviyormuş. Babasına, tüccarla evlenmek istemediğini söylemiş ama babası onu dinlememiş. Babası, Zühre’nin mutluluğunu değil, zenginliği düşünüyormuş.
Bir gün Zühre, babasının zorla evlilik istediğini öğrenince çok üzülmüş ve ormana kaçmış. Ali ile buluşup durumu anlatmış. Ali, Zühre’yi sakinleştirmek için ona bir çiçek vermiş. “Bu çiçek bizim sevgimizi temsil etsin. Kurusa bile sevgimiz hep canlı kalacak,” demiş. Zühre bu çiçeği hep yanında taşımış.
Zühre’nin babası onların gizli buluştuğunu öğrenince çok kızmış. Adamlarını gönderip Ali’yi köyden uzaklaştırmak istemiş. Ama Ali bir şekilde kurtulmuş. Zühre, babasının baskısına daha fazla dayanamamış ve bir gece gizlice Ali ile buluşmuş. O gece başka bir yere gitmeye karar vermişler.
Yola çıktıklarında başlarına birçok zorluk gelmiş. Yağmurlu gecelerde ıslanmışlar, derin nehirlerden geçmişler, dik yokuşları tırmanmışlar. Ama birbirlerine destek olmuşlar. Her zorluğu birlikte aşmışlar. Günler sonra, kimsenin onları tanımadığı uzak bir köye varmışlar. Orada kendilerine küçük bir ev yapmışlar ve yeni bir hayat kurmuşlar.
Zühre ve Ali bu yeni köyde de herkes tarafından sevilmiş. İnsanlara yardım etmişler, dostlar edinmişler. Zühre bahçesinde rengarenk çiçekler yetiştirmiş, Ali ise kaval çalmaya devam etmiş. Kavalından çıkan melodiler, köydeki herkesi mutlu etmiş. Zamanla çocukları olmuş ve mutlu bir aile kurmuşlar.
Zühre ve Ali’nin hikayesi herkesin diline dolanmış. İnsanlar bu hikayeyi birbirine anlatıp dururmuş. Onların sevgisi, gerçek aşkın her zorluğu aşabileceğini kanıtlamış. Gökten üç elma düşmüş: biri Zühre’ye, biri Ali’ye, biri de bu masalı dinleyenlere…