Küçük Prens ve Peri Kızı Masalı

Bir varmış bir yokmuş. Evvel zaman içinde, kalbur zaman içinde, güzel ülkelerden birinde, üç erkek evladı ile birlikte bir padişah yaşarmış. Yıllar geçmiş evlatları büyümüş yakışıklı birer delikanlı olmuş. Derken padişah oğullarını evlendirme zamanı geldiğine karar vermiş. Üçünü de çağırtmış yanına. Birer ok ile yay uzatmış onlara.

– “Ey oğullarım! Bu okları rastgele fırlatın!” Demiş. “Okunuz kimin avlusuna düşerse size o adamın kızını alacağım.” İlk atışı büyük oğlan yapmış. Oku bir atmış, pir atmış. Ok gitmiş, gitmiş vezirin evinin avlusuna düşmüş. Padişah hemen vezire adamlarını göndermiş, kızını istetmiş. Vezirin kızı pek güzelmiş. Kırk gün kırk gece süren düğün dernekle büyük oğlan ile vezirin kızı Mesud ve Bahtiyar Dünya evine girmiş.

Derken sıra ortanca oğlana gelmiş. Ortancı oğlan da okunu atmış. Ok yaydan bir fırlamış, kaşla göz arasında sadrazamın evinin avlusunu boylamış. Padişah hemen oraya da adamlarını salmış. Sadrazamın kızı da vezirin kızını aratmıyormuş hani. Kırk gün kırk gece düğün dernek de ortanca oğlanla sadrazamın kızı için yapılmış.

Sonunda sıra küçük oğlana gelmiş. Küçük oğlan almış okunu, şöyle güzelce germiş yayını. Tam bırakacakken güneş bulutların arasından kendini göstermiş, küçük oğlanın gözünü almış. Ok yaydan kurtulmuş, almış başını taa ormana ağaçların arasına düşmüş. Küçük oğlan hemen ormana koşmuş. Bir de bakmış ki ok bir maymunun elinde duruyor. Maymun bir yandan oku kemiriyor, bir yandan da küçük oğlana gülümsüyormuş.

Küçük kardeşlerinin peşi sıra gelen büyük ve ortanca oğlanlar karşılarında bir maymun görünce başlamışlar gülmeye. ”Bu maymun senin kısmetin, onunla evlenmek zorundasın.” demişler. Küçük oğlan çaresiz evlenmiş maymunla. Ama kimselere gösterememiş eşini. O günden sonra da ormanda maymunla birlikte yaşamaya başlamış.

Gün gelmiş, Padişah küçük oğlunu ziyaret etmek, evine konuk olmak istemiş. Bunu duyan küçük oğlan, maymun eşinin yanına varmış. “Sevgili eşim, babam evimize misafir gelmek istiyormuş. Şimdi biz ne yapacağız” diye dert yanmış. Maymun gayet sakin cevap vermiş. “Babana dağda benim tarif edeceğim eve gitmesini söyle.” demiş.

Haberi alan padişah sarayın ileri gelenleriyle birlikte söylenen dağa gitmiş. Bir de ne görsünler? Burada her birinin atı için birer altın kazık çakılıymış. Yemek vakti kurulan sofra, kurulabilecek bütün sofralardan farklıymış. Yemekler altın tabaklardaymış. Tabakların yanında altın kaşık ve çatallar bulunuyormuş.

Bu duruma şaşıran ve bir o kadar da kıskanan iki abi, “O zaman babamızdan eşlerimizle birlikte bizi saraya davet etmesini isteyelim. Küçük kardeşimizin maymun eşi geldiğinde de hep beraber güleriz.” demişler.

Çok geçmemiş, padişah oğullarını eşleriyle birlikte saraya davet etmiş. Küçük oğlan bu daveti alınca soluğu yine maymun eşinin yanında almış. “Şimdi ne yapacağız? Babam bizi sarayına davet etti.” demiş.

Maymun, sonunda beklediği gün geldiği için heyecanlı, ama görünüşte oldukça sakin, kocasının misafir ağırladıkları dağa gidip, Gülnar diye bağırmasını istemiş. Küçük oğlan denileni yapmış. Dağa çıkıp Gülnar diye bağırmış. Bağırır bağırmaz da karşısına güzeller güzeli bir peri kızı çıkmış.

Peri, “Ben senin eşin Gülnar’ım” demiş. “Maymun halimden kurtulabilmek için yıllardır senin gibi bir prensle evlenmeyi ve padişahın sarayına davet edilmeyi bekliyordum.” Sonra birlikte saraya giderek padişahın huzuruna çıkmışlar.

Hem padişah hem de abileri küçük prensin güzeller güzeli karısını görünce şaşkınlıktan neredeyse küçük dillerini yutacaklarmış. Bu kez küçük prensle eşsiz güzellikteki eşi, Maymun Peri’nin 40 gün 40 gece süren düğünleri yapılmış. Onlar ermiş muradına, biz çıkalım kerevetine.