Ayağına Diken Batan Karga Masalı

Bir varmış, bir yokmuş… Uçsuz bucaksız ormanda, meraklı ve maceraperest bir karga yaşarmış. Bu karga, öyle sıradan bir karga değilmiş ki; her adımı yeni bir serüven, her uçuşu yeni bir macera demekmiş! Hazır mısınız, bakalım bu karga hangi sıradışı maceralara atılacak? 🐦🌹

Bir varmış, bir yokmuş… Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde, herkes başka işler peşindeyken, ormanda özgürce uçan bir karga yaşarmış. Bu karga, diğerlerinden çok farklıymış; meraklı ve enerjik, durmadan daldan dala uçarmış. Göz alıcı renklere ve mis gibi kokulara sahip yaban güllerine olan hayranlığı dillere destanmış. Bir gün, göz alıcı bir gül ağacına konmuş. Güllerin baş döndüren kokusuna kendini kaptıran karga, farkında olmadan bir dikenin üstüne basmış. Dikenin acısı ayağını yaksa da bu güzel gülün bir parçası olduğu için ona kıyamamış. Çıkardığı dikeni saklayacak bir yer ararken, ormanda karşılaştığı yaşlı bir nineye emanet etmeye karar vermiş. “Nineciğim,” demiş, “bu dikeni benim için saklar mısın?” Nine bu isteği şaşkınlıkla kabul etmiş.

Aradan uzun zaman geçmiş. Bir gün nine, akşam kandilini yakmaya çalışırken fitil takılmış kalmış. O an aklına karganın ona emanet ettiği diken gelmiş. Dikenle kandilin fitilini düzelteyim derken, diken bir anda yanıp kül olmuş. Tam o sırada karga gelmiş, “Gaak!” diye seslenmiş. “Nineciğim, dikeni almaya geldim.” demiş. Nine olan biteni anlatsa da karga hiç dinler mi? “Ya dikeni, ya kandili! Ya dikeni, ya kandili!” diye söylenmeye başlamış. Nine çaresiz, kandili ona vermiş.

Karga kandili alıp ormanda dolaşırken başka bir yaşlı kadına rastlamış. “Nineciğim!” demiş, “Bu kandili benim için saklar mısın?” Kadın kabul etmiş. Bir gün, ineğini sağmaya gittiğinde kandili de ahıra götürmüş. Işığı gören inek korkmuş, bir tekmeyle kandili parçalamış. Karga gelip kandili istediğinde nine olanları anlatmış, fakat karga yine tatmin olmamış. “Ya kandili, ya ineği! Ya kandili, ya ineği!” diye diretmiş. Sonunda kadın ineği kargaya vermek zorunda kalmış.

Karga ineği alıp yoluna devam ederken başka bir yaşlı kadına rastlamış. Ona da “Nineciğim, bu ineği benim için saklar mısın?” diye sormuş. Kadın kabul etmiş ve ineği sağarak bol bol süt sağmış, yoğurt, peynir yapmış, komşularına da ikram etmiş. Ancak bir gün oğlu evleneceği için ineği düğün yemeği yapmak istemiş. İneği kesip etini misafirlere ikram etmişler. Karga kokuyu alınca gelmiş, “Ben ineğimi almaya geldim!” diye bağırmış. Nine yine olanları anlatmış ama karga bir türlü ikna olmamış. “Ya ineğimi, ya gelini! Ya ineğimi, ya gelini!” diye diretip durmuş. Nine de en sonunda oğlunun yeni gelinini kargaya vermek zorunda kalmış.

Karga gelini almış ve dere tepe düz gidip bir çobana rastlamış. Çoban elindeki kavalıyla öyle güzel bir melodi çalıyormuş ki, karga mest olmuş. Çobana yaklaşarak, “Çoban kardeş, gel sen şu gelini al, elindeki kavalı bana ver. Gelin sana, kaval bana yakışır.” demiş. Çoban bu teklife çok sevinmiş, karga da kavalı alır almaz büyük bir keyifle çalmaya başlamış. Köyden köye dolanırken şarkısını söylemiş: “Dikeni verdim, kandili aldım. Kandili verdim, ineği aldım. İneği verdim, gelini aldım. Gelini verdim, kavalı aldım. Düttürü düttürü düt…”

Böylece karga, hem dolaşmış hem de daldan dala şarkılar söyleyerek keyifle uçmuş. Özgürlüğü de, kavaldan yükselen melodiler de onun en büyük kazancı olmuş.

Masal bu ya, karga nereye kondu, melodisini nerelerde duyurdu kimse bilmezmiş.

Ayağına Diken Batan Karga Özeti

Meraklı ve yaramaz bir karga, güzel kokulu bir gül ağacında gezerken bir dikene basar ve bu dikeni saklaması için bir nineye verir. Zamanla diken ninenin işine yarar ve kandil fitilini çıkarmasına yardım eder, ama diken yanar kül olur.

Karga tekrar geldiğinde dikeni bulamayınca, nineden kandili ister ve kandili de başka bir nineye bırakır. Ancak kandil ineğin tekmesiyle kırılır, bu kez karga ineği ister. İneği alan karga onu yine başka bir nineye emanet eder; nine ineği düğün yemeği için kesince, karga bu defa gelini talep eder.

Sonunda karga gelini bir çobana verip bir kaval alır ve kavalıyla köy köy dolaşıp şarkılar söyler. Maceraları sayesinde hem eğlenceli bir yolculuğa çıkar hem de kendi ritmini bulur.

Zeynep Aksoy

Merhaba herkese! Ben Renkli Rüya Zeynep! 2000 doğumlu, Ankara'nın sıcacık kucaklarında büyüdüm. Küçük bir ressam olarak başladım ve şimdi kendi masallarımı resimlerle hayata geçiriyorum. Renklerin büyülü dünyasına hoş geldiniz!

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu