Kurt ve Tilki Masalı
Güzel günlerin daha gelmediği, havaların buz gibi soğuk olduğu mart ayının ortalarında Tilkinin evinin yakınındaki göl donmuş. O kadar donmuş ki üzerinde rahatlıkla gezinti yapılabilirmiş. Köylüler su almak için bunun üstünde yus yuvarlak bir delik açıp yanına da bir kova koymuşlar.
Tilki çevrede avlanmak için dolaşmakta olan kurdu görüp yanına çağırmış. Bak burada dünyanın en güzel balıkları var demiş. Avlanmak istemez misin? Balıkları yakalamak için şu kovayı kuyruğuna bağlayıp suya bırakmak yeterli demiş. Ondan sonra da sevimli balıkların kovanın içine dolmasını beklemekten başka Yapacak iş kalmıyor. Tabii kova balıkla dolunca, kovayı yukarı çekmek gerek demiş.
Kurt, evet doğru söylüyorsun. Herhalde sen de balık avlamak istediğin zaman böyle yapıyorsun. Lütfen şu kovayı kuyruğuma bağlar mısın diye sormuş. Tilki, hay hay, senin işi bu kadar kolaylıkla kavradığını görünce doğrusu çok sevindim demiş.
Tilki kovayı alıp kurdun kuyruğuna bağlamış. Sonra da, şimdi kovayı suya sarkıtıp hareketsiz kalmak gerek demiş. Yoksa balıklar kovaya girmezler, kaçarlar. Tilki bunları söyler söylemez, oradan ayrılıp ağaçların altında, kuytu bir köşeye çekilmiş. Çalıların üzerine oturup beklemeye başlamış.
Zavallı kurt, buz deliğine arkası dönük bir şekilde kuyruğu yarısına kadar buz gibi suyun içinde durup bekliyormuş. Aradan epey zaman geçmiş. Ancak hava çok soğuk olduğu ve kurt kuyruğunu suyun içinde uzun süreli hareketsiz bıraktığı için su yavaş yavaş donmaya ve kurdun kuyruğunu da buzlar sarmaya başlamış.
Gerçi kurt kuyruğunun ağırlaştığını hissediyormuş fakat bunun kovaya giren balıkların ağırlığından ileri geldiğini sanıyormuş. Daha şimdiden kendini bir kova dolusu balığın sahibi olarak görüyor ve seviniyormuş.
Kuyruğunun daha da ağırlaştığını hisseden kurt kovanın balıkla dolmuş olduğu ve artık sudan çekme zamanının geldiğini düşünmüş. Bir hamle yapmış fakat boşuna. Ne kadar gayret ettiyse de kuyruğunu sımsıkı buzdan kurtaramamış. Sonunda çareyi tilkiye seslenmekte bulmuş. Yetiş yeğenim, kovada o kadar çok balık var ki… …Yalnız başıma kovayı çekemiyorum. Gel de bana yardım et.” demiş.
Tilki gülerek yaklaşıp anlıyorum ki sen çok hırslı davrandın, çok balık avladın. Azar ağzı olmayan, çoğunu hiç bulamaz. Hadi ben gidiyorum demiş. Sabah olduğunda kurt hala yerdeymiş. Köylüler avlanmak için ormana çıkmışlar. Bir çocuk kurdu görüp avcıları oraya çağırmış. Önce köpekler yerinden kımıldayamayan zavallı kurda saldırmışlar. Tam o sırada yaşlı bir avcı Kurduk kafasına nişan alarak bıçağı sallamış fakat ayakları kayıp buzun üzerine düşünce kurdun kafası yerine kuyruğunu kesmiş.
Zavallı kurt duyduğu acıdan öylesine haykırmış öylesine hızlı koşarak kaçmış ki… Avcılar ve köpekler şaşkınlıkla kurdu yakalayamamışlar. Kurt üşümüş, yorgun, kuyruğu kesilmiş ve perişan bir durumda, ormandaki evine doğru yoluna devam etmiş.